İstanbul'da Ekim ayına jet hızıyla başladık! Eylül sonuna yığılan sergi açılışlarının bir kısmını geçen haftaya serpiştirdim, biraz moda, biraz sanat, güzel yemekler ve biraz da sokak keşfi ile dopdolu geçen haftanın notlarını sizlere hap yaptım hazırladım. Afiyetle, keyifle okunsun :)
Prada Fall-Winter Show 2019
8 Ekim'de başlayacak İstanbul Fashion Week öncesinde geçtiğimiz hafta 2 Ekim Çarşamba akşamı Zorlu Center'da Prive Pr organizasyonuyla şık bir davette PRADA Sonbahar-Kış 2019 koleksiyonu tanıtıldı.
Moda, sanat, sosyeteden renkli davetlilerle dolu gecenin en büyük hiti Prada'nın floral koleksiyonu ile uyumlu harika fotoğraflar çeken tematik photo booth oldu. Siyah-beyaz fon üzerine sizi rengarenk çiçeklerle kaplayan photo booth davetin ertesinde iki gün daha mağazada kaldı.
Yeni koleksiyonda ise benim en çok ilgimi çeken ve önceki hafta basında da büyük hit olan Birleşmiş Milletler toplantısında Ivanka Trump'ın sütyensiz mavi gömleğinin altına giydiği beyaz üzerine sarı çiçekli Prada eteği oldu!
Hangi kombin daha iyi olmuş, kim daha giymiş yorumu aşağıdaki iki fotoğraf ile birlikte size bırakıyorum :)
Alaf Kuruçeşme Teras
İstanbul'da son dönemlerde lezzetlerini en beğendiğim, fayda - fiyat oranını en iyi bulduğum restoranlardan biri Kuruçeşme Alaf. Şef Murat Deniz Temel, Anadolu'nun farklı yörelerinden malzemeleri, yemekleri yalın ve bir o kadar da lezzetli şekilde harmanlıyor.
Geçen kıştan beri müdavimi olduğum Alaf'ın bu yaz terasına gitmek hep aklımdaydı bir türlü denk gelemedi. Ta ki 1 Ekim akşamına kadar. Kuruçeşme Parkı yeşillikleri arasından Kuleli'yi gören teras gerçekten çok keyifli olmuş. Pastırma yazı vurur, yağmur çamur olmaz teras hala açık kalırsa bu keyfi kaçırmayın derim. Oldu da kaçırdınız, binanın içi de çok güzel. Her mevsim yenilenen menüde sevenler için sakatat , otlarla yaptıkları tüm yemekler ve Trabzon usulü kapalı pideleri enfes. Üstüne fıstıklı parfe ve baklava çıtırlarından oluşan tatlı ile kapanışı yapmayı da ihmal etmeyin !
"En İyi Çin" Tian Xiang Fu Hot Pot
Yeme - içme anlamında benim için geçen haftanın en iyi keşfi Şişli Halaskargazi Caddesi üzerinden yer alan Tian Xiang Fu Hot Pot lokantası oldu. Kokuları, dekoru, ortamı, yemekleri ile burası gerçekten sizi bir anda Şişli'den Çin'e ışınlıyor :)
Ne yenir derseniz, adı üstünde "hot pot" lokantası burası. Hot Pot için bir nevi Çin güveci de diyebiliriz. Ateşin üstünde mini tencerelerde zevkinize göre acılı, sade, sebzeli ya da limonlu acılı aroma ile hazırlanmış bazı seçiyorsunuz önce. Daha sonra et, balık, sebze, mantar, yosun, noodle, tofu vs canınız ne çekerse sipariş ediyorsunuz. Potunuz kaynamaya başladığında çubuklarınızla etinizi , sebzenizi daldırıp 1-2 dakikada pişiriyorsunuz.
Asya yemeklerine meraklılar için kaçırılmaması gereken bir adres!
Sakit Mammadov ve Opalizm
Bu yazıyı okuduğunuzda göremeyenler için bu serginin hala devam ettiğini söylemek isterdim ama maalesef 5 Ekim'de tam da serginin son gününde yakalayabildim.
Dünyada "Opalizm" tarzının kurucusu olarak bilinen Azeri ressam Sakit Mammadov'un en kapsamlı sergisi Eylül ayından Ekim başına kadar 1 ay süreyle Tophane'i Amire'deydi.
Opalizm, değerli opal taşının ışıltı ve parlaklığının tuvale yansıdığı, renk ve ışığın dengeli biçimde kullanıldığı bir tarz. Mammadov'un tüm resimlerine, en çok da kadın portlerine hayran kaldım..
Yedinci Kıta Bienali & MSGSÜ Resim ve Heykel Müzesi
14 Eylül'de başlayan Yedinci Kıta İstanbul Bienali 10 Kasım'a kadar devam ediyor olacak. Bienal bu yıl üç ana mekanda yer alıyor; yenilenen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Resim ve Heykel Müzesi , Pera Müzesi ve Büyükada.
Geçtiğimiz hafta sonu Tophane'deki Mammadov sergisi çıkışında bienalin MSGSÜ Resim ve Heykel Müzesi'ndeki bölümünü gezebildim. Binanın kendisini de çok merak ediyordum ve mimari olarak çok beğendim. Önünde hala Galataport inşaatı hemen çaprazında İstanbul Modern inşaatı devam ediyor. Endüstriyel mimarisi ile inşaat alanının ortasındaki müze bienalin bu seneki temasına da epey uygun olmuş diye düşünmedim değil :)
Gelelim Bienale... “Yedinci Kıta” ismi Pasifik okyanusunun ortasında bulunan plastik yığınına atfen bu seneki Bienale verilmiş. İnsanın doğaya verdiği tahribat, kirlilik, plastik atıklar, hayvan ırklarının tükenmesi, telef olması bienalin bu yılki temaları arasında. Bir de bol miktarda “antroposen” kelimesi geçiyor. Antroposen çağı, jeologlar tarafından insanoğlunun yerküre ve ekosisteme etkisinin en yüksek seviyeye çıktığı çağ olarak tanımlanıyor. Kısaca bienalde dünyayı nasıl yiyip bitirdiğimiz tekrar yüzümüze çarpılıyor. Aslında bu bildiğimiz gerçekliğin üstüne “neyi nasıl daha iyi yapabiliriz?”, “tüketimden türetmeye nasıl geçeriz” sorularına kafa yoran eserleri görmeyi daha çok isterdim. Sanat bizi iyileştirecek, ışık tutacak buna inancım sonsuz.
Lüleci Hendek Sokak - Hacımimi Mahallesi
Geçen haftanın son notu ise Tophane turundan bir cadde keşfiydi. Tophane-i Amire'nin yanından yukarı Galatasaray'a doğru uzanan Boğazkesen Caddesi ve Tomtom Mahallesi zaten son dönemlerde favori caddelerim arasındaydı.
Bu sefer ise, arkadaşımın yönlendirmes ile Boğazkesen'den yukarı çıkmak yerine sola döndük. Eski Tütün Deposu'nun olduğu caddeye doğru vardık.
Hacımimi Mahallesi, Lüleci Hendek Sokak olarak geçen caddede çok tatlı kafeler ve yeni tasarım dükkanlar açılmış. İstanbul'un en çok bu yönünü seviyorum sanırım. Bazı şeyleri hızla tüketsek de , şehir sizi her an hiç beklemediğiniz bir yerde güzel sürprizlerle karşılayabiliyor.
O yüzden keşfetmeye devam ! :)
Herkese mutlu haftalar...
コメント