GURULOGY

Etiler'den yola çıktıktan 40-45 dakika sonra varmıştık Polonezköy’ün ilerisindeki Komşuköy’e...

 

Arabayı park eder etmez Çapa ve Maki karşıladı bizi heyecanla. “Yaşasın! Ben de sizin kadar heyecanlıyım” dedim gülen gözlerle bakan iki sokak köpeğine. Beraber neşeyle girdik bahçeye. Kır çiçekleri ve renkli emaye tabak takımlarıyla süslenmişti büyük ahşap soframız.  Bahçenin hemen gerisindeki mutfakta Şef Burçak Ersen’in hazırlıkları hararetle devam ediyordu. Gecenin menüsü aynı gün dalından toplanan Komşuköy mahsüllerine göre belirlenmişti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ve Cihangir minibüsü de geldi. Calling Mag'in sanat, sinema, spor dünyasından davetlileri yüksek enerjileriyle güle oynaya girdiler bahçeye. Davetliler toplanınca yemek öncesi Komşuköy’ün kurucu ortaklarından Özden Akyıldız önderliğinde elimizde şarap kadehlerimizle tarlalara daldık. Domates, biber, patlıcan, karpuz, ayçiçekleri ve mahsüllerin koruyucusu kadife çiçekleriyle biraz haşır neşir olduk.  Sanal oyun ile doğal tarımın buluştuğu bu 24 dönümlük arazide keyifli turumuzu tamamladıktan sonra sofraya geçtik.

 

Arka fonda yumuşak bir müzik, biberiye ve fesleğen kokuları, havada uçuşan minik böcecikler, ayaklar toprakta, başımızın üstünde yıldızlarla bu sofra, Ferzan Özpetek filmlerinden fırlamış bir sahne gibiydi sanki. Lezzetlere gelince, her bir sebzenin meyvenin tadını o güne kadar unutmuşuz da o akşam yeniden hatırlıyormuşuz gibi şaşkınlık içindeydik hepimiz. Soracağım sorunun anlamsız olduğunu bile bile yine de sordum Özden'e "ne var bu domatesin içinde?!"

 

Cevap: "Hiçbir şey yok! Kendi halinde, sıfır kimyasal ile büyüyen bir domates sadece." İşte bu kadar basit, bu kadar doğal ve bir o kadar da keyifli ve güzeldi Komşuköy'deki Calling Mag soframız..

 

Komşuköy Blog Yazısına DEVAM ET!